30 Aralık 2016
Sayı: SYKB 2016/01 (49)

Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!
Dinci sermaye iktidarı savaş bataklığını derinleştiriyor
15 Temmuz “Araştırma” Komisyonu’nda sona doğru!
Faşist saldırılar tırmanıyor, gerici abluka yoğunlaşıyor
2016 yılı baskı ve zorbalığın tırmandığı bir yıl oldu
MİB MYK Aralık ayı toplantısı sonuçları
Bekaert grevinin ardından...
Kamu Çalışanları Birliği Programı üzerine-1
2016’da iz bırakan dünya olayları
2016’nın aynasından geleceğe bakmak - II
FARC: ‘80’li yılların tekrarı mı? - II
Berlin saldırısı ve emperyalist ikiyüzlülük
Asbest: Skandal sistemin skandal malzemesi
Gençlik mücadelesi ve 2016
Baskı, sömürü ve şiddete karşı öfke büyüyor
Piyangodan kurtuluş çıkmaz, kurtuluş kendi ellerimizde!
“Kızıl bayrağımızla 2017’yi kavganın ve umudun yılı yapacağız!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Asbest: Skandal sistemin skandal malzemesi

 

Asbestin 19. yüzyılın sonlarına doğru asbestoz hastalığına yol açtığı biliniyordu. Buna rağmen kapitalist emperyalist sistem filizlenme ve gelişme dönemlerinde hastalık yapan/yayan bu malzemeye dört elle sarıldı. Kanserli bir madde bile olsa kâr edilebilen her malzeme sistem tarafından yıllarca yaygın olarak kullanılıyor. Ta ki kamuoyu tepkisi ve baskısıyla böylesi malzemelerin kullanımının yasaklanmasına kadar…

Asbest ısıya, aşınmaya ve kimyasal maddelere çok dayanıklı lifli yapıda kanserojen bir mineraldir. Doğal bir üründür. Ancak beton gibi birçok ürünle karıştırılarak kullanılmaktadır. Liflidir, milyonlarca mikroskobik iğneden oluşmaktadır. Bir parça asbestin vücuda girmesi demek, bir avuç iğnenin vücuda girmesi anlamına gelir. Vücuda zararı tam da bu iğneler vermektedirler. Vücudun bunu dışarı atması zor veya mümkün değildir. Zaman içerisinde kendiliğinden de yok olmamaktadır, zira kimyasal, biyolojik, termal ve akla gelebilecek hemen her etkiye karşı dayanıklıdır.

Belli başlı asbest madenleri Rusya, Güney Amerika ve Kanada’da mevcuttur. Kanada kendi ülkesinde yasakladığı bu mineralin yıllarca ihracatını yapmıştır. İşte sözde medeniyet, insan hakları ve demokrasi havarisi Kanada’nın insanlara verdiği değer tam da budur.

Daha 1899 yılında Dr. Montague Murray asbestin asbestos hastalığına yol açtığını kanıtlamıştı. Asbestin ilk kurbanları işçilerdi. Başlangıçta da asbestin bir iş hastalığına yol açtığı saptansa da olası halk sağlığı riski hemen hiç gündeme getirilmedi. İşçi düşmanı düzen bu malzemeyi yıllarca üreterek ve piyasada satarak hem işçilerin hem de halkın sağlığını bozdu. Etkileri bugün bile halk arasında görülüyor. Önümüzdeki yıllarda bu malzeme halk sağlığına bir risk oluşturmaya devam edecektir. Zira malzeme birçok ülkede yasaklansa bile halen birçok yaşam alanı, evler, binalar, araç ve gereçler asbest içermektedir.

19. yüzyılın sonunda işçi sağlığına zararı kanıtlanan bu ürünün üretimi ve kullanımı, Avrupa Birliği’nde ancak 2005 yılında, Türkiye’de ise ancak 2010 yılında yasaklanmıştır. Bugün Fransa’da asbeste bağlı hastalıklardan yılda 4 bin kişi ölmektedir. Bu sayının önümüzdeki dönem daha da yükselmesi olasıdır, zira söküm ve yıkımlarda milyonlarca parçacık havaya ve suya karışmaktadır. Eski gemilerin hurda haline getirilme işinin az ve orta derecede gelişmiş ülkelere verilmesi de nedensiz değildir. Bunun nedenlerinden birisi çoğu işçinin hemen hiçbir kişisel korunma olmadan asbest sökümü yapmaya zorlanması ve bu asbestin muhtemelen tehlikeli bir atık olarak depolanmak yerine doğaya atılmasıdır.

Asbest kullanımı tamamen bir kapitalizm hastalığıdır. En korkunç hastalıklara yol açan bir madde on yıllarca bile bile piyasada işlem görmüştür. Üstelik zararsız alternatifleri varken... Asbestin yol açtığı hastalıklar, bilindiği halde hasıraltı edilmiştir. Özellikle 1945’ten sonra Avrupa’da çok yaygın şekilde kullanılmıştır. Bugün 1985’ten önce yapılmış hemen her ev ve her binada asbest vardır! Görünürdeki asbest temizlenmiş, “görünmeyen” asbest halen duruyor. Bir yangın durumunda asıl tehlike ateş değil, asbesttir. Asbestli bir bina yangınında itfaiye en önce ateşe değil, asbeste karşı önlem almaktadır. Sermaye halkı böyle çılgın bir durumla yüz yüze bırakmıştır. Herkesi on yıllarca aldatmışlardır. Birilerini hâlâ aldatıyor olabilirler. Ancak insanları her şeye rağmen her koşulda sürekli aldatamadıkları içindir ki asbesti yasakladılar.

Ama kapitalizmin pisliği her yerde sırıtıyor. Emperyalist metropollerin yaşam alanları asbest istilasına maruz kalmıştır. Bu alanların asbestten temizlenmesi gündemde değildir. Yalnızca mevcut durum/statüko korunmaktadır.

Kapitalizm gelecek kuşaklara bir asbest dağı bırakıyor. Asbestin sökülmesi ve depolanması gerekiyor. Düzen, bu süreci hiç kuşku yok ki suistimal edecek, faturayı işçilere çıkaracaktır. İşçiler asbest konusunda son derece uyanık olmalı, korunmasız hiçbir işi kabul etmemelidir. Sonucu işsizlik olsa dahi...

Asbest en büyük zararı solunum yoluyla vücuda girdiğinde vermektedir. Özellikle sigara içenler için ayrı bir risk oluşturmaktadır. Zira “soluk borusunun içini örten mukoza (salgı dokusu) hava ile gelen küçük yabancı cisimlerin (örneğin asbest tozlarının) dışarıya atılması için, titrek tüylü hücrelerden’ oluşur ve bu bölüm tütün tüketenlerde ya iyi çalışmaz ya da tamamen devre dışıdır. Yani bu insanlar asbestin solunum yoluyla giren bölümünü kısmen dışarıya atmakta zorlanmaktadırlar. Dolayısıyla daha fazla risk altındadırlar.

Asbest belasını insanlığın başına saran kapitalist emperyalist düzendir. Dün asbest, bugün kauçuk granül, yarın başka bir madde. Düzen servet biriktirme, sermayeyi büyütme telaşı içindedir. Gözü başka bir şey görememektedir. Sonuçta, kâr için savaş çıkartabilen bir düzenden bahsediyoruz. Asbest, kauçuk, granül vs. gibi zararlı maddelerin kullanımı bu düzenin umrunda olabilir mi? İnsan sağlığı, işçi sağlığı bu düzenin umrunda olabilir mi? İşçiler için sağlığa zararlı olmayan, kansere yol açmayan çalışma koşulları bu sistemin umrunda mıdır? Hayır! Bu, onun fıtratında yoktur. Onun tek alternatifi ise işçi sınıfının iktidarı demek olan sosyalizmdir.

A. Deliorman

 

 

 

 

2016’da 1929 iş cinayeti yaşandı

 

Kapitalistlerin daha fazla kâr uğruna gerekli güvenlik önlemlerini almayarak işçilerin canlarını hiçe sayması neticesinde 2016 yılında en az 1929 işçi iş cinayetinde katledildi. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, 2016 yılında 25 Aralık’a kadar yaşanan iş cinayetlerine ilişkin verileri paylaştı.

İSİG Meclisi’nin paylaştığı verilere göre, 2016’da 25 Aralık’a kadar en az 1929 iş cinayeti yaşandı.

Verilere göre; iş cinayetinde katledilen 1929 kişiden 1651’i işçi ve kamu emekçisi, 278’i çiftçi ve esnaftan oluştu. İş cinayetleriyle katledilenler arasında 56 çocuk, 96 kadın ve 96 göçmen işçi olurken en çok iş cinayetinin yaşandığı sektör ise kuralsızlığın ve kölece çalışmanın hüküm sürdüğü inşaat işkolu oldu. İnşaat iş kolunun ardından sırasıyla tarım, taşımacılık, ticaret/büro, belediye, metal ve maden iş kolları yer aldı. İstanbul, Kocaeli, Bursa, İzmir, Ankara, Antalya ve Konya ise iş cinayetinin en fazla yaşandığı kentler oldu.

İSİG Meclisi’nin paylaştığı verilerde yıllara göre iş cinayetlerinin dağılımı ise şu şekilde;

2003 yılında 811 işçi, 2004 yılında 843 işçi, 2005 yılında 1096 işçi, 2006 yılında 1601 işçi, 2007 yılında 1044 işçi, 2008 yılında 866 işçi, 2009 yılında 1171 işçi, 2010 yılında 1454 işçi, 2011 yılında 1710 işçi, 2012 yılında 878 işçi, 2013 yılında 1235 işçi, 2014 yılında 1886, 2015 yılında 1730, 2016 yılında (25 Aralık’a kadar) 1929 işçi.

 
§